Fotoğrafik görüntü ve fotoğrafın düşünsel arka planı üzerine Kapadokya’da sohbetle geçen birkaç gün… Doğal çevre içinde bir patikada yürümek insanın içindeki kendini ve kendisi kalarak içinde yaşadığı dünyayı yeniden düşünmeye ve anlamaya davet ediyor, yardımcı oluyor… Bu yürüyüşte fotoğrafçı bir dost ile birlikte olunca konu iyice derinleşiyor, geniş bir alana kök salıyor… Ali Borovalı ile Avanos vadilerinden başlayıp Hacıbektaş çevresine kadar dolaşırken hem fotoğraf çektik hem de eylemimizi sorguladık… Fotoğraf çekmek de ne oluyor?
Fotoğraf tam da zaman ve mekânı saptama etkinliği iken fotoğraflama eylemi sürecinde fotoğrafçı zamandan ve mekândan nasıl kopabilir, bunu başarsa da o sırada fotoğraflama eylemini sürdürmesi mümkün müdür? İşte işin sırrı da tam bu sorunun cevabında gizli! Ne yol var ne iz! Ne de bir hedef varılacak. Neden olmasın?
Tek bir rehber var; sükûnet! Zahirî olandan zarurî olana bir yolculuk! Zamanın ve mekânın dışta algılanışından kurtulup onlara nüfus etmek ve onları kendimize mal ederek hiç etmek, ya da diğer bir deyişle kendimizde yeniden inşa etmek, iç içelik halinde bir olmak!
Mekân nesnel varlığı içinde soyut bir varoluşu barındırıyor… Böyle olmasaydı onun görüntüsünde ne arayacaktık, orada ne işimiz olacaktı? Doğal olduğunda da, insanın inşa edişinde de farklı değil, mekân bizi içine davet ederken içindeki nedeniyle bunu yapıyor… Kamerayı ona çevirdiğimizde bir soruya cevap arıyoruz ya da o sorunun cevabını gözle baktığımızda değil de kayıt edecek olduğumuzda bulacağımızı ümit ediyoruz; bu mekân/da ne ola ki?
Yürüyerek düşünmek ve düşüncelerimizi paylaşmak, sorgulamak… Yürüdüğümüz yolu ve çevresini bu düşüncelere mekân yapmak, mekânın sınırlarını genişletmek, içinden çıkılamazlığına dert yanmaktan kendimizi azad etmek… Yürüyoruz, çekerek kendimizi zamanın içinde/n…
8-12 Şubat 2019, Kapadokya.
A COUPLE OF DAYS IN CONVERSATION…
(To be translated …)
